PINAREDEBİYAT
Ehl-i irfân arasında aradım kıldım talep / Her hüner makbûl imiş, illâ edep, illâ edep (Bilgeler arasında en makbul hünerin hangisi olduğunu çok arayıp sordum. Sonunda öğrendim ki her hüner makbul imiş, amma edeb hepsinden de üstünmüş.)
Pazar
Perşembe
YALAN OLSA
ÖĞRENCİ MİLLETİ
Ah hiç bitmez ki dertleri,
Karşıdır ona,müdürü,öğretmeni,hizmetlisi,
İsyan etmesin de ne yapsın öğrenci milleti?
Coğrafyası,matematiği,fiziği,
Kafa şişirir hepsi,
Hani nerde bunun tatili?
İsyan etmesin de ne yapsın öğrenci milleti?
Üniversite kazanması ona dert değil ki,
Olsun o 45’in de talibi,
Sınıfı geçmektir tek derdi,
İsyan etmesin de ne yapsın öğrenci milleti?
Geçer fonksiyonlarla baharın en güzel günleri,
İllallah dedirtir manyetiği,
Tek eğlencesi kaynatmaktır dersi,
İsyan etmesin de ne yapsın öğrenci milleti?
Şaka yapsa, var bunun bir disiplini,
Oturup somurtsa ararlar rehberliği,
Ah geldi gitti burada gençliği,
İsyan etmesin de ne yapsın öğrenci milleti?
Kaçsa okuldan, yanına alıp kankisini,
Ararlar hemen velisini,
Tek isteği yaşamaktır gençliğini,
İsyan etmesin de ne yapsın öğrenci milleti?
Tutturur hocası bir takdiri,
Ah bir de var ‘’ben senin yaşındayken..’’ diyenleri,
Anlamazlar ki öğrenciyi,
İsyan etmesin de ne yapsın öğrenci milleti?
Çarşamba
UMUT SAKLI BİR YERDE
Gözlerinde küçücük masum çocuğunSayfada yeni bir hayata doğuşu sözünGünaydında taptaze bir aydınlık gününHislerinde bir pırıltı umut dolu bir gencin
İçmesinde ilacını şifa arayan hastanınDayanması bastonuna torunlarına bakıp yaşlı adamınSeçmesinde hangisini kucağıma alsam deyipMemleket sevdalısında gurbette gün sayanGüz güllerinde kışa inat yeniden doğan
Duasında yavrusuna bir anneninUçmasında büyüyüp minicik kuşunGönülde bir türlü adresi sorulmayan...
Asuman SARIBAŞ
ALDANMA SESSİZLIĞİME
Bilir misin?
Bilir misin?
Bilir misin?
Bilir misin?
Verebilir misin?
Salı
EMİR
Bilmez misin?
Vardır aydınlık bir sabahı her gecenin.
Ağlama be gözlerim ağlama !
Bilmez misin?
Vardır bir dermanı her derdin.
Sus be dilim sus !
Bilmez misin?
Yaradan der : Kurtulur dilini tutan.
Kırıl kalbim kırıl !
Bilmez misin?
Ben kırık kalplerdeyim diye buyurdu Rahman.
Merve UĞUR
GİTMEK -KALMAK
Gidersin ardında bir şeyler bırakarak. Ama yeni insanlara, yeni yüzlere,yeni hayata. Yani hep yeni olan bir şey vardır hayatında.Yeniden başlamana izin verilir hayata..
Kalırsın kendi başına. Giden götürmüştür aslında hatıraları. Sadece zaman ister artık her şey. Biraz sabır biraz zaman.. Geçince o zaman yeniden bir hayat kurarsın gelenlerle. Yeniden başlamana izin verilir hayata..
Ya hem kalıp,hem gidenler?
Kimse bilmez aslında onların yaralarını. Oysa onlar hatıraları alıp sevdiklerinin hayaletleriyle birlikte yine aynı yerdedirler. Aslında öyle değişmiştir ki hayatları.. Ve öyle aynıdır ki..
Hep tek kişilik yaşamışlardır..
Tek kişilik sevmişler, aylarca tek başlarına masum aşkları için debelenmişlerdir.. Ama onlar öyle kalabalıktırlar ki..
Kolay değildir hem giden hem kalan olmak.
Cesaret ister. Yeni gelenleri olmaz onların. Gelenlerde eski kişileri bulurlar hep. Pardon onlar için eski kavramı yoktur.
İşte onlar gelecekle geçmişin birleştiği kimselerdir.
Siz siz olun ki asla yaklaşmayın onlara !
Ne bir gelecekleri vardır, ne de geçmişleri…
Çünkü geçmiş onlar için geçmemiştir hala…
Merve UĞUR
KİMSE
![]() |
Ağlıyorum;
Sessiz ve soğuk gecede,
Çığlıklarım karışıyor sessizliğe,
Ve duymuyor kimse...
Bağırıyorum;
Tanıyan,bilen herkese,
'Neden' diye,
Cevap vermiyor kimse...
Ölüm öncesi yorgunluk var gözlerimde,
Yalanlarla boğuştum günlerce,
Umursamıyor kimse...
Artık acımıyorum ben de,
Sevmiyorum kimseyi de!
Ne haliniz varsa görün diyorum sadece..
Perşembe
SENSİZLİK
Vefasız olana mıydı, yangının ey yüreğim,
Yol yol aldın da gam yüklüsün şimdi,
Yıllar var ki, ben seni aradım durdum,
O güzel hayalinle, gönlümü avuttum,
Yanlış zamanda, yanlış yerde seni buldum sandım,
Sen görmeden sevdiğim, hiç bilmeden beklediğim,
Tüm duygularımdan öte, ta derinden özlediğim…
Sen en güzel duygularla düşlerimi süslediğim,
Sevdiğim deyip ardına düştüğüm,
Yanlış zaman da, yanlış yerde, seni buldum sandım,
Gün ufukta kayboldu, benimse güllerim sensizce soldu…
Zaman tarifsiz yok oldu, benimse vaktim doldu,
Ne başlangıcı var bu hikâyenin,
Ne de beklenen bir sonu…
Bu öncesi de sonrası da olmayan, her şeyden önce
Sensiz olan bir hikâye…
Yanımda yoktun sen, o güzel hayallerle yaşarken,
Yine yoksun sen ben yarınlara koşarken…
Tuğba YILMAN
UNUTAMAZSIN
Her olayın bıraktığı bir iz vardır, nereye baksan bir şey hatırlarsın,
Bazen bir ah çekersin… Ve eskilere gidersin…
Gözlerin dolar hüzünlenirsin, bazen de bir huzur dolar yüreğine,
Mutluluk okunur gözlerinde, bazen kendine kızarsın,
Bazen en iyileri hatırlar, kendinle gurur duyarsın,
Yine geçmişinle ve geleceğinle sevinir durursun,
İyisiyle, kötüsüyle, hüznüyle ve sevinciyle,
Olanlar olmuştur bir kere, ama asla UNUTAMAZSIN!..
Tuğba YILMAN
Pazartesi
FAHRİYE
Cuma
GİDECEĞİNİ BİLE BİLE…

Önce gönderdiğin bir resmi sevdim,
Siyah-beyaz oysa; renklerini gördüm tek tek…
Kırmızıyı, maviyi, yeşili, pembeyi ve gökyüzünü kıskandıracak beyazı gördüm…
Sonra bakışlarını sevdim.
Yüreğime işleyen bakışlarını
Beni sana mahkum eden gözlerinin esiri oldum.
Her baktığımda biraz daha senin oldum.
Suyum ve aşım sen oldun….
Sonra bana dokunmanı sevdim…
Yandım her dokunduğunda biraz daha teninde yandım….
Sonra gülüşünü içimi ısıtan gülüşünü,
Sonra rüzgarla savrulan mis kokulu saçlarını sevdim….
Bir an geldi artık hayat sen oldun…
Aynaya baktığımda bir serseri gördüm hep seni seven bir serseri…
Sonra yaşadığın şehri sevdim bu sevdiğim şehirden gidecek kadar…..
Ve anladım ki ben sadece sevdim…
Hissettim ilk kez canımın yandığını
İlk kez aciz olduğumu.
Ben seven sen sevilen işte karşında bir çocuktan ne farkım vardı ki…
Gideceğini bile bile sevdim seni..
Bir ömür hasretinle yaşasam da
Bir anın seninle geçecek bir anın mutluluğu için yine de sevdim seni…
Ve gittin sevgime inanmadığını söyledin…
Gideceğini başından beri bile bile sevdim seni…
Kalbime düşen bu ilk ateşle yaktın beni..
Ben yanmayı seçtim sen ise yakmayı,
Ben sevmeyi sen kaçmayı seçtin…
Pes ettin dedin ben ise en büyük savaşları göze aldım bir kez bana güvenmen için
Ben sevdim sen ise bana güvenmedin……
Ve sen gittin…
Sevgim aciz ben çaresiz….
Oysa sana söyleyecek kelimelerim
Sana gösterecek hayallerim vardı sana dair….
Gözlerin önce gözlerimden kaçtı,
Sonra sesin soğudu
Ellerin buz kesti...
Oysa gitme kal demek
Dur yapma demek isterdim.
Diyemedim…
Tolga YILMAN
ANLAMIYORSUN BENİ DEĞİL Mİ?
Bir toprak düşün; kurumuş aylardır…
Belki de yıllarca bir yağmur damlasının gelişine hasret, ümitle bekleyen…
Ben işte öyle bekliyorum seni.
Anlamıyorsun beni değil mi ya da ben anlatamıyorum…
Şöyle düşün o halde, bir çağlayan…
Sanki sana olan sevgim yüreğimden yüreğine akmak istiyor durmadan.
Öyle ki ben biteceğini düşünmüyorum bile
Korkmuyorum ben işte seni böyle seviyorum.
Yine de anlamıyorsun beni değil mi, ya da ben anlatamıyorum.
Ya da bir bebek düşün gecenin karanlığında…
Yalnız karanlıklarda sımsıcak bir sevgiye hasret…
Belki bir kucak, belki bir sıcaklık içini ısıtacak.
Eller uzansın diye bekliyor saçlarını okşayacak
Anlamıyorsun hala değil mi ya da ben anlatamıyorum.
Sensizlik dolu bir gecenin karanlığında bir çığlık düşün;
Haykırdıkça haykırası geliyor dudaklarım yalnızlığımı…
Ve gözlerim ise o senin gözlerindeki tükenmeyen sevgiye hasret…
Anlamıyorsun beni değil mi ya da ben anlatamıyorum
Düşünüyorum da sende haklısın ben sana kendimi anlatamıyorum.
Belki de her söylediğim söz ya söylenmiş
Ya da ben sana sevgimi anlatacak kelime bulamıyorum…
Tolga YILMAN
Çarşamba
BEN OLMADAN YAŞIYORUM

Hayatımdan son kez çıktığın o gün,
Bütün güzellikleri bir bir kuruttun,
Her şeyi bırakıp gittiğini sanma!
Beni benden ayırıp yolda unuttun.
Saatimi hiç kurmadım yokluğunda,
Geceydi uyandığım her sabahta,
Artık ben, ben olmadan yaşıyorum,
Belki de olamam bir daha.
Hiçbir şeye tahammülüm kalmadı,
Bensiz kalan bana bile...
Hiçbir şey geri getiremez beni,
Ben bile bilmiyorum gittiğim yeri.
Ne yeni bir aşk, ne yeni bir sevgili,
Senin kadar sıcak değil kimsenin eli,
Kimsenin gözlerine bakamıyorum,
Artık ben, ben olmadan yaşıyorum.
Herkesi sana benzetip, kimseyi yerine koyamıyorum,
Ne geceler rahatlatıyor beni, ne de gündüzler,
Gittiğim her yerde varlığın beni gizler,
Gittiğim her yerde kendimi arıyorum
Artık ben, ben olmadan yaşıyorum.
Sensiz gecelerimi sayamadım, sayamadım çokluğundan,
Hüzünlerime sarılıp uyuyamadım,
Uyuyamadım yokluğundan...
Sesini kıstım artık çığlıklarımın.
Bir kere bile olsun duymadığından,
Şimdi uykusuz geçirdiğim her gece,
Sensiz ve bensiz yalnızlığa bürünüyorum,
Bana ben değil, sen lazımsın sadece,
ARTIK BEN BEN OLMADAN YAŞIYORUM!
TOLGA YILMAN 11-D
ÜMİT VE AZİM

Her kitap yeni bir gün gibidir. Her yeni gün bir kitaptır. Hayatın her sayfası ümitle açılır önümüze, okuyup okumamak, öğrenip öğrenmemek, yaşayıp yaşamamak bizim bileceğimiz iş. Taze başlangıçlar besler sonsuz ümitleri, yeni adımlar ulaştırır bizi çareye... Vazgeçmemek, asla yılmamak, yıkılmamak ve asla ümitsizliğe kapılmamak ise işin püf noktası, para kaybederseniz yeniden kazanabilirsiniz, sağlığınızı kaybederseniz belki de tedavi olabilirsiniz. Evinizi kaybederseniz satın alabilirsiniz, ama ümidinizi kaybederseniz; tümüyle kaybolursunuz. Her gün ve her kitap yeni bir ümittir bize, yani ümit fakirin ekmeği değil hayata tutunmanın ve her şartta ayakta kalmanın yöntemidir. Rahmet, tecellinin müjdesidir.
Mekke’den Medine’ye hicret eden peygamberimiz ile yol arkadaşını hatırlayalım. Mağara kuytusuna sığınmışken, düşman takipçileri kapıya dayanmış, öyle ki eğilseler görecekler. Hz. Ebu Bekir endişelenmiş, peygamberimiz buyurmuş ki; ‘Korkma ey Ebu Bekir Allah(c.c) bizimledir.’Tüm ümit kapıları kapandığın da bile Allah(c.c) el açıp bir ümitle bile olsa dua edip kurtulmuşlardır. İstiklal Marşımızı ‘–Korkma’ diye başlatan M. Akif ERSOY kuşkusuz ümidini kaybetmeyip halkını da ümitlendirmiştir. Ve yer yer hüzün kokan ülkesinin de sık sık ümidini şiirleştirir: ’Geleceği karanlık görerek azmi bırakmak alçak bir ölüm varsa ümitsizlik budur ancak, dünya da inanmam görsem bile gözümle imanı olan kimse gitmez bu ölümle davransana kalbin de senindir, ümitte senin iş bitti, Bu yolculuğun sonu yoktur deme! Yılma, yıkılma ve her zaman ümidi azim et’ .
‘İnsan azim ettikçe altından kalkamayacağı hiçbir zorluk yoktur’ bunun için daima ümitli ol, hayata bakış açın her zaman ümitli ve azimli olsun!Tuğba YILMAN
10 /B
Pazar
DÜŞÜNCE YELKENİNDEYİM

Aceleci adımlar yürümüyordu sahilde, güneş sonunda çekmişti perdelerini tüm pencerelerin. Ama ilk ışıklar silememişti camlarda ki buğuyu, içimdeki sıcaklığa rağmen üşüdüm sabahın ayazında. Yüreğimin derinliklerinde bir telin ince ince sızını duydum ve gezinirken düşüncelerim de bir şairin dizelerine rastladım. `` Şehre inince keyfim kaçıyor, her yerde yüzüme çarpan bir tokat’’ Şimdi düşünce yelkenindeyim ve düşünüyorum hala!
TUĞBA YILMAN 10-B
YALNIZIM

Yalnızım, ıssız bir ada gibi…
Kalbim sevgisizlikten dağ,
Ne içinde yaşayanlar var,
Ne de etrafımda benim gibi yalnızlar...
Yalnızım, deniz ortasında kalmış bir sal gibi...
Bir oraya, bir buraya savruluyorum,
Ne elimden tutup çıkaranlar var,
Ne de etrafımda benim gibi savrulanlar...
Yalnızım, eşi kayıp bir ayakkabı gibi...
Kuytu köşeler de küfleniyorum,
Ne beni yıkabilecek cesur bir el var,
Ne de bana eş olacak insanlar...
Yalnızım, bir sürü apartmanın arasında sıkışmış bir ev gibi...
İçimi örümcek ağları sarmış,
Ne benim için içi burkulanlar var,
Ne de benim bu halimi umursayanlar...
Yalnızım, yapayalnız...
Herkes evine çekilmiş, perdelerini çekmiş.
Ne vefa kalmış, ne merhamet var,
Anladım ki; HEP YALNIZLIĞA MAHKÛM KALACAK İNSANLAR!
Tuğba YILMAN
HAYATA YANSIYAN MUTLULUK (Şule ULUSOY)

Umutsuz bir gecede
Yağmurun altında doyasıya ıslanmak
Hayallerinin bahçesinde,
Kendini bulmaktır mutluluk.
Bazen soluğun çıktığı kadar haykırmak,
Bazense çözümsüz bir yoldur.
Aslında siyah tülün ortasındaki beyaz perdedir,
Hayatı akışına bırakmaktır mutluluk.
Denizin sonsuz maviliğinde
Kem gözleri aramaktır.
Gözlerindeki bitmeyen hüznü kurulamak,
Kendine açık kapılar aramaktır mutluluk…
KIZGIN DAMLACIKLAR (Şule ULUSOY)

Gecenin hain karanlığında başladı ağlamaya
Sinili bir çocuk gibi dur durak bilmiyordu
Öyle bir esip gürlüyordu ki
Sanki acısını alıyordu ona ihanet edenlerden.
Belli ki canı yanmıştı.
Birileri tuz basmıştı kanayan yarasına
Acıtmıştı,incitmişti onu
Ama bir türlü dinmiyordu kanayan yarası.
Kan damlacıklarıyla dolmuştu İstanbul
Acısını almıştı onu inciten şehirden
Artık kızıl bir ışıkla gülümsüyordu
Hiçbir şey olmamış gibi...